Gölpazarı ilçesi göç yolları üzerinde bulunduğu için çok eski zamanlardan itibaren milletlerin uğrak yeri haline gelmiş olup çok çeşitli uygarlıklara ev sahipliği yapmıştır. Hitit, Frig, Lidya, Pers, Roma,Doğu Roma ve son olarak Osmanlı Beyliğinin eline geçerek Türk hâkimiyeti altına girmiştir.Çok eski zamanlardan beri insanlar tarafından yerleşim yeri olarak kullanılmış, daha sonraları zamanla yıkılmış ve doğal bir tepe görünümü almış eski yerleşim yerlerine “höyük” denilmektedir. Höyüklerde kazı yapıldığında aşağı doğru inildikçe eski çağlardan günümüze değin orada yaşamış milletlerin izlerine rastlanmaktadır.
Gölpazarı’nın da eski çağlardan beri yerleşim yeri olarak kullanıldığı bilindiğine göre burada da höyüklerin olabileceği kesinleşmektedir. Ancak bu höyüklerde henüz bir kazı yapılmadığı için bilgilerimiz sadece höyüklerin varlıklarıyla sınırlıdır. Bu höyüklerde kazı yapılmasının ardından Gölpazarı’nın bilinmeyen tarihinin de aydınlanacağı, bizden önce burada yaşamış insanların uygarlıkları hakkında bilgi sahibi olunacağı kuşku götürmez bir gerçektir. Gölpazarı ilçesinde kazılmayı bekleyen toplam dört adet höyük bulunmaktadır. Kurşunlu köyünde iki tane Arıcaklar köyünde bir tane Son olarak bulunduğu köye de ismini veren Gölpazarı’nın en büyük höyüğü Üyük köyündedir.
İLKÇAĞ UYGARLIKLARI DÖNEMİNDE GÖLPAZARI
Tarihte Bitinya bölgesi olarak bilinen ve Gölpazarı’nın da içinde bulunduğu bölgede ilk olarak Hititler devlet kurmuştur. Ancak bu devletten günümüze gözle görülür bir tarihi eser kalmamıştır. Hititlerin ardından Sakarya Nehri çevresinde başkent Gordion olmak üzere devlet kuran ünlü Midas Efsaneleri sayesinde dilden dile dolaşan Phrylerin (frigya) yaklaşık 300 yıllık Orta Anadolu yaşamlarında, Gölpazarı da ev sahipliği yapmıştır. Ne yazık ki Gölpazarı’nı da içine alan ve günümüzde de tam olarak yazıları çözülemediği için Frig uygarlığı hakkında pek az şey bilinmektedir. Ancak emin olunan bir gerçek var ki o da Phryglerin ölülerini ‘tümülüs’ adı verilen tepe görünümlü, üzeri toprakla örtülü ahşap mezar odalarına ve de kaya mezarlarına gömdükleri. Özellikle tümülüslerdeki tepenin yüksekliği gömülen kişinin sosyal statüsünü göstermekteydi. İlçemiz sınırlarında hiç tümülüs var mı bilinmiyor ama incirli köyü yakınlarında bulunan dört adet kaya mezarının bu döneme ait olduğu sanılmaktadır. Ne yazık ki bu mezarların üzerinde bulunan taşların üzerine Frigler tarafından yazılmış yazılar, kazınarak tahrip edilmiştir. Bu topraklar Phryglerin yıkılmasının ardından Batı Anadolu’da hüküm süren Lidya Devleti’nin eline geçmiş. M. Ö. 546 da Lidya Devleti’nin Persler tarafından ortadan kaldırılmasıyla bir dönem Pers İmparatorluğu’na da ev sahipliği yapmıştır. M. Ö. 3. yüzyılın başlarında Bitinya Krallığı kurulmuştur. M. Ö. 1. yüzyılda Romalılar tarafından idare edilen bu bölge, Roma İmparatorluğu’nun parçalanması üzerine Bizans Devleti’nin idaresine geçecektir.
MALAZGİRT MEYDAN MUHAREBESİ SONRASI DÖNEMDE GÖLPAZARI
1071 Malazgirt Meydan Muharebesi ile Türkler Anadolu’ya yerleşmeye başlamışlar, doğudan batıya bütün Bizans topraklarını fethetmişler, böylece Anadolu Türklerin yurdu haline gelmiştir. Alparslan’ın komutanlarının Anadolu’da ilk Türk beyliklerini kurmalarıyla başlayan Anadolu tarihimiz, 1075 yılında İznik’te Kutalmışoğlu Süleyman Şah tarafından kurulan Anadolu Selçuklu Devleti’yle devam etmiştir.Malazgirt Meydan Muharebesi sonrası dönem içersinde Anadolu’ya doğudan gelen Türk boyları yerleşmeye başlayacaklardır. Anadolu Selçuklu Devleti doğudan gelen Türkmenleri iyi savaştıkları için sınırları korusunlar diye uçlara yerleştirmiştir. Bunlara daha sonra uç beyliği denilecektir. Bu dönemde gelen Türk boylarından Bayat ve Beğdili boyları da yurt olarak Gölpazarı topraklarını seçmişlerdir. Günümüzde bu isimle anılan köylerimiz mevcuttur. Türkler’de her boyun bir simgesi vardı. Bu simgelere Bayat ve Bedii (Üzümlü) köylerinde rastlanılması bu boyların buralara yerleştiklerini kanıtlar niteliktedir. Yine Türk boylarından biri olan ve ileride Osmanlı Devleti’ni kuracak olan Kayılar da Anadolu Selçuklu Devleti Hükümdarı tarafından devleti Bizans”a karşı korusunlar diye Söğüt ve çevresine yerleştirilmişlerdir. 1243 yılında Anadolu Selçuklu Devleti ile Moğollar arasında yapılan Kösedağ Savaşı’nın ardından Anadolu’daki Türk siyasi birliği bozulmuş olup Anadolu, Moğol tehdidi altına girmiştir. Bunun üzerine Anadolu Selçuklu Devleti topraklarında özellikle batı sınırında Germiyanoğulları, Eşrefoğulları, Menteşeoğulları ve Osmanoğulları Beyliği kurulmuştur. Bu beyliklerin kurulmasıyla beraber Anadolu tarihimizin üçüncü dönemi olan ikinci beylikler dönemi başlamış olmaktadır.
OSMANLI DEVLETİ DÖNEMİNDE GÖLPAZARI
1243 Kösedağ Savaşı’nın ardından kurulan beylikler içerisinde en güçsüz ve en küçük olanı ileride Osmanlı İmparatorluğu’nu kuracak olan ve küçüklüğünden dolayı Osmancık diye anılan Osmanoğulları’dır. En küçük olmasına rağmen devleti kuracak olan Osman Gazi’nin izlediği siyaset ve kuruldukları konumun kendilerine verdikleri imtiyazdan yararlanarak kısa sürede diğer beyliklerin en güçlüsü haline gelecektir. Çünkü Osmanlı Beyliği’nin kurulduğu coğrafya son demlerini yaşayan ve taht kavgalarıyla boğuşmakta olan Bizans Devleti’nin Anadolu’daki sınır boylarıdır. İşte Osmanlı Devleti’nin kurucusu Osman Bey Anadolu’daki diğer güçlü Türk Beylikleri ile mücadele etmektense Bizans üzerine seferler yaparak diğer beyliklerin de sevgisini ve deste¤ini kazanmayı başaracaktır. Osmanlı Devleti’ni kuracak olan aile Oğuz Türklerinin Gün Han Kolu’nun Kayı Boyu’ndandır. Kayı kelimesi kuvvet ve kudret anlamına gelmektedir. Kayılar 400 çadır halkı olup 13. yüzyılın ikinci yarısında Ertuğrul Gazi’nin başkanlığında yönetilmekteydi. Ertuğrul Bey akıncılarıyla birlikte Selçuklu sultanlarının yanında yer almıştır. Bunun üzerine Selçuklu Sultanı da mülk olarak Söğüt’ü Ertuğrul Bey’e verecektir. Bu sıralarda Kayılar kışlak olarak Söğüt’e yaylak olarak da Domaniç’e yerleşmişlerdir.Doksan yaşına kadar Osmanlı Beyliği’ni idare etmiş Ertuğrul Gazi’nin ölümünden sonra yerine yirmi üç yaşındaki oğlu Osman Gazi geçmiştir. Ertuğrul Gazi’nin türbesi Bilecik’in Söğüt ilçesinde yani Osmanlı Devleti’nin ilk başkentinde bulunmaktadır.Yaklaşık altı dönümlük görkemli ağaçlarla bezeli,yemyeşil bir bahçenin ortasında oğlu Savcı Bey ve silah arkadaşları, Gazi Abdurrahman, Samsa Çavuş,Karamürsel, Konur Alp, Gündüz Alp ve Dündar Bey gibi daha nice kahramanlar nöbet beklemektedir.
O dönemde Türk boylarına boy beyi seçilirken o boy içerisindeki ileri gelen beylerin onayı çok önemliydi. Osman Bey kardeşleri arasında daha zeki, atılgan, cesur ve de boy beylerine kendisini sevdirmiş olduğundan neredeyse babasının yerine gösterilebilecek tek aday olmuştu.
Osman Bey ve çeşitli kökenlerden gelen Gazi önderlerin (Alpların) çevresinde toplanan savaşçı Türkmenler Bizans üzerine akınları gitgide sıklaştırmışlardır. Bu dönemde. Osmanlı Devleti’nin ilk kuruluş devirlerinden itibaren askeri tarihinde önemli rol oynamış ve bilhassa akıncı teşkilatında görev almış ümera ailelerinden birisi de Mihaloğulları ailesidir. Kökeni Osman Gazi zamanında Harmankaya tekfuru olup sonradan Müslüman olarak Abdullah ismini alan Köse Mihal’e bağlanan bu aile yüzyıllarca imparatorluğa hizmet etmiş, kuruluş ve yükseliş devirlerinde ünlü kahraman gaziler yetiştirmiştir.
Osman Bey ile Köse Mihal’in arkadaşlığı şu şekilde başlamıştır:
Kızını Bilecik tekfurunun oğluyla evlendirecek olan Yarhisar Tekfuru Osman Bey’i düğününe davet edecek ve bu düğünde Osman Bey’i öldürecekti.Fakat daha eski yıllardan Bala Hatun yüzünden çıkan, Eskişehir tekfuruyla birlikte Osman Bey’i öldürmek için yapılan bir savaşta yenilip esir düşen ve Osman Bey tarafından serbest bırakılan Harmankaya hâkimi Köse Mihal, suikast planını Osman Bey’e bildirir. Bu olayların sonucunda Osman Bey ile Köse Mihal’in arkadaşlıkları başlamış olacaktır.
Yaptığı akınlarla etrafına güven veren Osman Bey askeri gücünü arttırarak varlığını ispatlamış olmaktadır. Bunun üzerine Selçuklu Sultanı Osman Bey’e bir hil’at, bir kılıç, gümüş takımlı bir at yüzbin dirhem gümüş ve savaşçı, gazilere verilmek üzere çok sayıda silah armağan etmiştir. Gönderilen bu beylik alametleri Osman Bey’in yerini iyice sağlamlaştırmıştır. 1299 yılında nihayet Osman Bey beyliğin bağımsızlığını ilan ederek devletin çekirdeğini kurmuştur. Aynı zamanda çevrenin en sözü geçen itibarlı büyüklerinden Ahilik teşkilatının önderi Şeyh Edebali’nin kızı Bala Hatun ile evlenerek esnaf teşkilatının arasında da itibar sahibi olmuştur.